
-Nasıl bir ortamda büyüdünüz? Bize
ailenizden ve çevrenizden bahseder misiz?
Hiroşima'da
büyüdüm. Ailem ve çevrem Budist'ti. Evimizde küçük bir Buda Heykeli
vardı ve Buda'nın önünde eğilerek ona ibadet ederdik. Bazı özel
günlerde de evimizdeki Buda Heykeli için törenler düzenler, ona çeşit
çeşit tatlılar, meyveler ve yemekler ikram ederdik. Buda'nın yaşayan
ruhunun ikram ettiğimiz yiyecekleri yediğine inanırdık. Bir gün
geçtikten sonra da annem Buda'ya ikram ettiğimiz yemekleri bu sefer
bize yedirirdi. Özellikle liseye başladığım yıllar Buda için evde
yapılan törenlere katılmamaya, Buda'ya ibadet etmemeye başladım.
“KALBİM BUDA'YI İSTEMİYORDU”
-Niçin? Buda'nın neyi sizi rahatsız ediyordu?
Kalbim istemiyordu. Buda'ya secde etmeye başladığım andan itibaren
içimde büyük bir acı hissediyordum ve kalbim patlayacak gibi yanmaya
başlıyordu. Sanırım fıtratım Buda'ya ibadet etmemi kabul etmiyordu.
Hatta annem bu durumumu fark edince, benim Buda'nın ruhunun azabına
uğradığımı düşünmeye başladı.
-Lise yıllarınızda İslam ve Müslümanlar hakkında ne düşünüyordunuz?
İslam hakkında çok fazla bir şey bilmiyordum. Sadece okul
kitaplarında diğer dinler hakkında olduğu gibi İslam'la ilgili de kısa
bilgiler vardı. Bir de televizyonda İslam Ülkeleriyle ilgili birkaç
belgesel seyretmiştim. İslam hakkında zihnimde net bilgiler yoktu,
fakat her Japon gibi ben de Buda'ya inanmadıkları için Müslümanların
sapkın kafirler olduklarını düşünüyordum.
-Daha sonra ne oldu? Müslüman olma serüveninizi dinleyebilir miyiz?
Liseyi
bitirdikten sonra Tokyo'ya gittim ve Tokyo'da bir elbise şirketinde
çalışmaya başladım. Tokyo'da bulunduğum yıllar zihnim sorularla dolmaya
başladı. Sabahlara kadar düşünüyordum ve kendi kendime sorularıma
cevaplar arıyordum.
“JAPON TOPLUMU TIPKI BİR MAKİNA GİBİ”
-Ne tür sorular?
Ben doğmadan önce 3 kardeşim aralıklarla annemin karnında ölmüşler.
Kendi kendime; “Niçin kardeşlerim dünyaya gelmeden öldüler ve ben niçin
dünyaya geldim” diye soruyordum. Ayrıca bu dünyada niçin yaşadığımı,
ölünce nereye gideceğimi, hayatın anlamının ve hakikatin ne olduğunu
merak ediyordum. Budizimden iyice uzaklaşmıştım; çünkü Budizmin
felsefesi ve Buda için yapılan ibadetler bana çok saçma geliyordu. Bu
arada Japon Toplumunun yaşamını da sorgulamaya başladım. İnsanlar
sürekli çalışıyorlardı ve makinelerden pek fazla farkları yoktu. Bu
insanlar dünyaya sadece çalışmak için mi gelmişlerdi. Bir çok soru
soruyordum; fakat bu sorulara cevap bulamıyordum. İyice bunalıma
girmiştim. Bu nedenle yaz gelince iznimi kullanmak için şirketten
ayrıldım. Seyahat etmenin bana iyi gelebileceğini düşündüm. Şirketteki
arkadaşlarımın bir çoğu tatillerini geçirmek için Amerika veya Fransa
gibi meşhur Batı ülkelerine gitme kararı almışlardı. Bu tercih bana çok
cazip gelmedi. İnternette araştırma yaparken Suriye ve Ürdün dikkatimi
çekti. Arap ülkeleri Japonya'da pek fazla bilinmiyordu. Benim içimde de
Arap ülkelerine karşı uzun zamandır merak vardı. Bu nedenle bir tur
şirketiyle Ürdün ve Suriye'yi ziyaret etme kararı aldım.
“ARAPÇA HATLAR BENİ ÇOK ETKİLEDİ”
Ürdün'de 3 gün kaldıktan sonra Suriye'ye geçtik. Suriye'yi gezmeye
ilk olarak Emevi Camii'nden başlayacaktık. Emevi Camii'ne girdikten
birkaç dakika sonra ezan okunmaya başladı. Ezanı dinledikçe kalbime
huzur dolmaya başladı. Caminin avlusunda bir köşeye oturup ezanı bitene
kadar dinledim ve daha sonra da camiyi gezmeye başladım. Çocukluğumdan
beri sanatla uğraşan biriydim. Hatta kendime ait bazı sanatsal
çalışmalarım da vardı. Camiyi gezerken Arapça yazılmış hat yazıları
dikkatimi çekti. Hayatımda bu kadar muhteşem bir sanat eseri
görmemiştim. Yazıları anlamıyordum; fakat yazılardaki sanatsal yön beni
aşırı derecede etkiledi. Emevi Camii'nde şimdiye kadar hiçbir mekanda
hissetmediğim bir huzur vardı ve hatları incelerken ruhumdaki bu huzur
daha da artıyordu. Arapça yazılara hayran kalmıştım, bu nedenle
Japonya'ya döner dönmez Arapça'yı ve Arapça yazmayı öğrenmek için bir
kursa başladım. Arapça İslam'la ilgili yeni bilgiler öğrenmemi de
sağlıyordu ve İslam'a olan ilgim her geçen gün daha da artmaya başladı.
1 sene böyle geçti ve daha sonraki yaz tatilimde de Türkiye'ye gittim.
İstanbul,Bursa, Kayseri ve Konya'yı gezdim. Bu gezim esnasında sürekli
olarak camileri ziyaret etmek istiyordum. Camileri her ziyaret edişimde
ruhum size anlatmakta zorlanacağım derecede huzura eriyordu. Özellikle
Konya ve Kayseri'de insanlar bize çok iyi davrandılar. Türk Kadınları
bizi evlerine davet edip yemek ikram ettiler. Bu durum bana çok garip
geldi. Çünkü Japonya'da insanlar tanımadıkları yabancıları evlerine
kesinlikle davet etmezler. Türklerin bu sıcak tavırları İslam'a olan
ilgimi daha da arttırdı. Türkiye'den Japonya'ya döndükten birkaç gün
sonra da Kur-an'ın tercümesini okumaya başladım. Kur'an zihnimdeki
bütün sorulara cevap veriyordu. Bana hayatın manasını öğretiyor ve
dünyada nasıl yaşamam gerektiğini anlatıyordu. Özellikle dünyanın
yaratılması ve kainatın işleyişiyle ilgili ayetlerden çok etkilendim.
Kur'an okudukça Allah 'ın büyüklüğünü daha da iyi kavrıyordum ve
yaratıcı karşısındaki konumumu fark ediyordum. 2 hafta içinde Kur-an'ın
Japonca tercümesini baştan sona bitirdim.
Ağustos 2006
KAYNAKLAR
Cennete Otostop(Adem ÖZKÖSE)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder